Bafa Gölü

Ege’nin saklı cenneti: Bafa Gölü

Ege Bölgesi’nin en büyük gölü olan Bafa Gölü, arkeolojik ve tarihi değerler açısından Türkiye'nin önemli göllerinden biridir. Su anlamına gelen Bafa, bulunduğu bölgenin eski adını sahiplenmiştir. Bafa Gölü’nün üzerinde küçük adalar ve bu adalarda kurulmuş kiliseler ve manastırlar görmek mümkün. Etrafında zeytin ağaçlarını, ördekleri ve balıkçıl kuşları göreceğiniz gölün kıyısındaki küçük balıkçı tekneleri ile ada turu yaparak, gölü daha yakından keşfedebilirsiniz. Bafa Gölü ziyaretinizde mutlaka güneşin batışınızı izlemenizi öneririz. Güneş batışı ile gökyüzünde oluşan kızıllık, eşsiz bir manzara ortaya çıkarırken aynı zamanda göle de yansımaktadır. Efsaneye göre ay tanrıçası Selene’nin aşk yaşadığı çobanla her gece buluştuğu ve bu sebeple de eşsiz mehtabın oluştuğuna inanılır.

Bafa Gölü’nün kıyısında Beşarmak Dağları’nın eteklerinde, adını ünlü mitolojik kahraman Herakles’ten alan Heraklia Antik Kenti bulunmaktadır. Tarihi M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanan Heraklia, Roma döneminde parlak bir kent olarak bilinmektedir. Deniz ticareti ile zenginleşen kent, Bizans döneminde ise piskoposluk merkezi haline gelmiştir. Her birinde farklı şekiller göreceğiniz kayalıklar ve engebeli bir arazi üzerinde kurulan kentin etrafı 65 kule ile çevrili. Kayalık arazi üzerinde yer alan Athena Tapınağı kentin en iyi korunmuş yapılarından biri. Kentteki diğer yapılar arasında, agora, bouleuterion, tiyatro ve Endymion Kutsal Alanı yer alıyor.

Eskiden Ege Denizi'nin bir koyu olan Bafa Gölü'nün, Büyük Menderes nehri tarafından taşınan alüvyonlar neticesinde denizle olan ilişkisi kesilmiş ve bu koy bir gün ''lagün'' haline dönüşmüştür. Göl Didim'e 30 Km mesafede, Söke - Milas Karayolu'nun doğusunda yer almakta olup, 7 bin hektarlık alanı kaplamaktadır. Maksimum derinliği 25 metre kadardır. Gölün su kaynağı, Büyük Menderes nehrinin düzenli taşkınlıkları ve etrafındaki dağlıklardan gelen yeraltı ve yer üstü sularıdır. 1985 yılın Devlet Su İsleri tarafından yaptırılan taşkın önleme seti, Bafa Gölü'nün Büyük Menderes Nehri ile olan ilişkisini kesmiş, sonuç olarak da göl seviyesini iki metre düşürmüştür. Bu ise gölün biyolojik üret genliğinin giderek azalmasına sebep olmuştur. Tipik Akdeniz bitki örtüsünün gözlendiği göl çevresi, zeytinlik ve çam ormanları ile kaplıdır. Gölde irili ufaklı adalar mevcuttur. Bunların en önemlisi ikiz ada, Menet Adası ve Hayalet Adadır. Yapılan araştırmalar neticesinde gölün en az Büyük Menderes deltası kadar önemli olduğu ortaya çıkartılmıştır. Uluslararası önemli kus alanları listesinde yer alan göl ve çevresinde, Dün çağında nesli tehlike altında olan Cüce, Karabatak ve Deniz Kartalı gibi kus türlerinin ürediği, bunun yani sıra gölün kış aylarında yüzlerce ördek ve su kuşu türü tarafından beslenme ve barınma yeri olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.

Gölün Zoo-plankton ve su bitkileri açısından çok zengin olmasından bir çok balık türünün gölde yaşanmasına imkan sağlanmaktadır. Denizden göle değişik zamanlarda göç eden çeşitli balık türleri gölde beslenmekte ve kısa zamanda erişmektedirler. Fakat bu, özellikle gölün su seviyesinin düşmesi ile yok olmakla karsı karsıya kalmıştır. Balıkçılık açısından çok büyük kaynaklara sahip olan gölde 700 den fazla üyesi bulunan Su ürünleri Kooperatifi bulunmaktadır.

Civarda yasayan halkın yani sıra, diğer bölgelerden gelen balıkçılar için de büyük ekonomik değere sahiptir. Son yıllarda gölün stokunda büyük miktarda azalmalara neden olmuştur. Bu azalmanın en büyük nedeni ise Büyük Menderes Nehri'nin su rejiminin değiştirilmesi ve nehir ile Bafa Gölü arasında inşa edilmiş taşkın şeddidir. Ayrıca Göl etrafında yasayan çiftçiler, tarım alanlarını sulamak için gerekli suyun yani sıra küçük ve büyükbaş hayvanlarının su ihtiyacını da gölden karşılamaktadırlar. Fakat son yıllarda göl seviyesinde meydana gelen iki metreye ulasan azalma suyun tuzluluğunu artırmakla ve kullanım imkanını azaltmaktadır.

Devlet su isleri tarafından yaptırılan ve ülkemizde de tek olan şişme baraj ile, Bafa Gölü tekrar Menderes Nehri ile düzenli ve kontrol altında irtibatlandırılarak, gölün suyunun tuzlanması ve derinliğinin azalması önlenmektedir. Akyeniköy Beldesi, Dalyan Mahallesi'nde bulunan baraj ihtiyaç duyulduğu zamanlarda şişirilerek göle su verilmekte, ihtiyaç olduğun da ise indirilerek ovaya su verilmektedir. Biyolojik yapısı nedeniyle, bilimsel araştırmalar için bulunmaz bir merkez olan Bafa Gölü, 1994 yılında ''Tabiat Parkı'', göl ile ilişkili bulunan Menderes Deltası Milli Park statüsü kazanmıştır. Menderes Deltası, geniş bir alanda bereketli toprakları ve ayni şekilde bereketli dalyanları içermektedir. Delta ve Bafa Gölü; içinde barındırdığı hayvan ve bitki türleri, farklı doğal güzellikleri ile keşfetme duygusuna gem vurmayanlara, yeni ufuklar sunmaktadır.

İLK ŞİŞME BARAJ
Antik çağın Latmos Körfezi olan, Menderes Nehri'nin denizden kopardığı ve aslında bir lagün olan Bafa Gölü canlılığını yine Menderes Nehri'ne borçlu. Her yıl taşkınlarla göle dolan nehrin suları, gölün oksijen kaynağı. Ayrıca tuzluluğunun artmasını engelleyerek göldeki canlıların çeşitliliğini var eden ve koruyan yine Menderes... Bu nedenle yıllarca kanallarla ovayı sulamak için kullanılan Menderes'in göle taşamaması, Bafa Gölü'nü olumsuz etkilemiş, bu durumu gidermek için, Didim Dalyanında Türkiye'nin tek şişme barajı yapılmış. Barajın içi hava doldurularak şişirilen seti; zaman zaman nehrin sularını taşırılarak göle, ihtiyaç olduğunda ise set söndürülerek su ovaya veriliyor. Gölün biyolojik yapısı, bu özgün yapısı nedeniyle bilimsel olarak doğal bir laboratuar gibi ve çevresindeki Tabiat Parkıyla, Menderes Deltasıyla bir bütün olarak önemli bir doğal alan.

YÜRÜYÜŞ PARKURLARI
Bu önemli doğal alan, çevresindeki uygarlık izleri ve kalıntılarıyla da pek çok ayrı güzelliği bağrında saklıyor. Gölün Didim ile Milas arasında olan kısımında, çeşitli yürüyüş parkurları, uçsuz bucaksız zeytin bahçeleri içerisinde piknik ve mesire alanları bulunuyor. Didim'e 80, Milas'a 39 km uzaklıktaki Herakleia antik kenti ise günümüzde gölden ve denizden uzak kalmış İyon kentlerinden farklı şekilde, Gölün hemen yanı başına kurulmuş bir şehir. Karia Kralı Mousolos'un emriyle kurulan Herakleia İyonya'da olmasına rağmen, daha yakın olduğu Karya kentlerinin özelliklerini taşıyor ve o kentlerin kaderini paylaşıyordu.

HERAKLİA KALINTILARI
Heraklia Antik Kenti; Kapıkırı Köyü ile iç içe kalmış. Öyleki köyün okulunun bahçesinde antik kentin agorası, pekçok evin duvarında kentin surlarının ve sütunlarının parçaları, tarlaların içinde ise antik yapıların kalıntıları bulunuyor.
Köyün içinde pekçok ev pansiyona ya da restoranta dönüştürülmüş ve küçük aile işletmeleri şekilindeki onlarca pansiyon ya da restorant yılboyu ziyaretçilere hizmet veriyor. En büyüğü köyün hemen karşısında olmak üzere pekçok ada ve adacığın bulunduğu Bafa Gölü'ndeki, bu adaların bazılarında manastır kalıntıları yer alıyor. Zaten Hereklia'nın sırtını yasladığı dağlar çok sayıda manastıra ev sahipliği yapıyor. Antik çağda mermer ocaklarıyla ayakta duran ve Didyma'ya, Priene, Milet'e mermer sağlayan kent, Latmos'un denizle bağlantısını kaybetmesi nedeniyle ticari olarak önemini kaybetmiş ve Roma dönemini de kapsayan uzun yıllar oldukça sönük kalmış.

KEŞİŞLERİN MERKEZİ
Bizans döneminde, Ortadoğu'dan gelen keşişlerin yaşamak için Beşparmak (Latmos) Dağları'nı seçmesi nedeniyle yeniden canlanan Heraklia, Anadolu'nun en büyük manastır merkezlerinden birine dönüşmüş. Bu manastırda yaşayan din adamlarından bazıları oldukça ünlendiği için, o yıllardan bugüne değin, bölgeye çok sayıda ziyaretçinin gelmesine vesile oluyor. Ayrıca bir inanışa göre, bölgede yaşayan keşişler, bu dağlardaki mağaralardan birinde Endymion'un mezarını bulduğu varsayıyor.

MAĞARA RESİMLERİ
Bu mağaralar aynı zamanda Anadolu'daki en eski mağara resimlerinden bazılarına da ev sahipliği yapıyor. Kanla çizilmiş ve profilden insan figürlerinin yer aldığı mağara resimleri, korunaklı doğal yapı ve iklim sayesinde günümüze ulaşabilmiş. Manastırlara ve mağaralara, Kapıkırı'nın hemen yanıbaşındaki Gölyaka Köyü'nden başlayan bir partika ile ulaşılıyor. Yaklaşık iki, iki buçuk saatlik bir yürüş parkuru olan bu güzergah, unutulmaz manzaralar eşliğinde, adeta zaman içinde bir yolculuk imkanı sunuyor. Bu yürüyüş parkuru için köyden rahatlıkla rehber bulabilirsiniz. Ayrıca Heraklia'dan Bafa Gölü'nü küçük balıkçı kayıklarıyla gezebilirsiniz...

GEZGİNLERİN VAZGEÇİLMEZİ
Tarihin Babası Heredot'un; "gökyüzünün altında bilinen en güzel topraklar" diye tanımladığı İon toprakları, tarihin her dönemi çeşitli özellikleriyle cazibe merkezi olmuş. Bafa Gölü ve çevresi doğal güzellikleri, bereketli toprakları ve sıcak iklimiyle yoğrulmuş, tarihin değişik dönemleriyle iç içe yaşayan bilgelikteki sevecen insanlarıyla bugün de gezginlerin güney Ege'deki vazgeçilmez uğrak yerlerinden birisidir.

NASIL GİDİLİR?
Heraklia'ya ulaşmak için Milas'tan minibüs bulunabilir. Diğer taraftan, Milas Karayolu'ndan Gölyaka, Kapıkırı yol ayrımının bulunduğu mevkiide Ecevit'in Kahvesi'ne giderseniz, rahatlıkla ulaşım sorununu çözebilirsiniz.

NEREDE KALINIR
Kapıkırında çok sayıda ev pansiyon mevcuttur. Selenes Pansiyon:(0252 543 52 21) ve Agora Pansiyon:(0252 543 54 45) dikkate değer. Ayrıca köyde kamp kurmak mümkün ve tüm köy halkı kampçılara her türlü yardımda bulunuyor. Bunların dışında, Bafa Gölü kıyısında Clup Natura Oliva:(0252 519 10 72) konaklama için iyi bir seçenek.

NE YENİR
Bafa Gölü'nün çevresi, her şeyden önce özellikle haftasonları yöre halkı için piknik ve mesire alanıdır. Yani çok sayıda mangalcı yolunuza çıkacaktır. Pınarcık Köyü'nde, Bafa Beldesi'nde taze et ve sucuk temin edebilir, pekçok yol boyu retorantında et yemekleri yiyebilirsiniz. Heraklia'da ise sofralar Gölün leziz balıklarıyla taçlanır.

BAFA GÖLÜ TARIHÇESI

Bafa Gölü ve çevresi yüzyıllar boyunca eski uygarlıkların beşiği olmuştur. Uygarlıkların başlangıcı Tas Devri I.Ö. 6500 y.y. dayanmaktadır. 1994' de yapılan araştırmalar sonucunda su ana kadar 50' ye yakin mağara resimleri de bu devre aittir. 10 y.y.'da Ege kıyılarında yasayan Karyeliler eski Latmos şehrini kurmuşlardır. Geçimlerini mermer yataklarında çalışarak sağlamışlardır. Antik Milet şehri ve Apollon Tapınağı' da (Didim) buradan çıkarılan mermerler ile inşa edilmiştir.

Helen dönemine kadar Lidyalilar, Persler buralarda hüküm sürmüşlerdir. Büyük İskender'in gelişi ile I.Ö. 3 y.y.'da Pleistarch adi altında bir yönetici Herakleia şehrini kurmuştur. Bu arada eski şehir Latmos harabeye çevrilip Nekropol olarak kullanılmıştır.

Yaptığımız yürüyüşlerde Herakleia' ya varmadan önce Latmos eteklerinde eski şehir Latmos'un izleri görülür. Yüzlerce Karya mezarları, teraslar, merdivenler, islenmiş kayalar ve ev şekilleri görülebilir. Koca (Gnays) kayalar arasından geçilip 150 m.' ye kadar çıkıldığında Bafa Gölü ve çevresi , Latmos daği dahil olmak üzere tüm güzelliklerini gözler önüne serer. Erozyana uğramış kayalar oluşturdukları şekillerle bizleri hayal alemine sürükler. 2 saatlik bir yürüyüşten sonra 6.5 km. uzunluktaki Heraklaia' ya ait (halen bir kısmı ayakta duran kale ve sur duvarlarına ulaşılır.
Roma devrinde genişletilen şehir Athena Tapınağı, Tiyatrosu, Agorası yenilenmiş ve halen ayakta durmaktadır. Yürüyüşümüz Ay Tanrıçası Selene ve Çoban Endymion efsanesi ile noktalanır.

I.S. 4 y.y.'da Büyük Menderes'in getirmiş olduğu aliviyonlar Miletos ovasini ortaya çıkarmış ve Bafa Gölü'nü oluşturmuştur. Bafa Gölü çevresinde 8 y.y.'da Arap istilan sonra Suriye' den gelen Hıristiyanlar tarafından birçok Manastır kurulmuş ve bu Hıristiyanlar 13 y.y.'a kadar buralarda yasayıp Patnos Adası'na göç etmişlerdir.